Fahreddin Paşa ve Medine savunması
Bu yıl, Fahreddin Paşa’nın şanlı Medine Savunması’nın 95.yıl dönümüdür. Bu kahraman Türk kumandanının her türlü yokluk ve imkânsızlığa rağmen bir avuç Türk askeriyle, Arapların ihâneti yüzünden Medine’ye, Peygamberin kabrine İngilizler ayak basmasın diye yaptığı mücadele, târihin altın sayfalarında hem onun adını, hem de Türk’ün adını yüceltecek, unutulmayacak bir destandır.
1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı’na kadar Arap Yarımadası Osmanlı toprağı idi. Buradaki yer altı ve yer üstü zenginliklerini ele geçirmek isteyen İngilizler, ajan Lavrens vasıtasıyla Arapları çeşitli vaat ve hilelerle Osmanlıya karşı kışkırtmayı başardı. Sonunda Şerif Hüseyin’in isyanıyla Araplar Osmanlıya karşı İngilizlerle işbirliği yaparak Hicaz bölgesinde Medine’nin dışındaki bütün şehirleri ele geçirdiler.
1916 yılında Cemal Paşa tarafından Fahreddin Paşa’ya Medine’yi savunma görevi verildi. 1868 doğumlu Paşa, 1891 yılında Harbiye’yi birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı olmuş ve Türk Ordusu’nda şerefli görevler yapmıştı. Fahreddin Paşa’nın Medine savunması; Haziran 1916’dan, Ocak 1919’a kadar 2 yıl 7 ay sürdü. İngiliz ve Arap kuşatması altında açlığa, susuzluğa, ilâçsızlığa, bulaşıcı hastalıklara, silâh ve cephanesizliğe, subaylarının ümitsizliğine rağmen mücadelesine yılmadan devam etti. Yiyecek sıkıntısı ortaya çıkınca askerlerine çekirge yemelerini emretti; Peygamberimizin kabrini yabancı ellere teslim etmedi.
Fahreddin Paşa askerlerine şu târihî sözleri söyledi: “Biz söz verdik. Kutsal şehri isyancılara vermeyeceğiz. Elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ta ki; son mermi, son er ve son kana dek… Bu azim, bu kararlılık bize dayanma gücü verecektir. Bunu hiç unutmayın! Ümitsiz olmayınız. Bakın, bayrağımıza iyi bakın. Herhangi bir bayrak değildir o. Şu an devletimizin düşen birçok kalesi var. Ele geçirilen birçok şehri var. Ama burası son kaledir. Devletimizin son direnme noktasıdır. Belki bizim bu gayretimiz diğerlerine de örnek olursa, her yerde ittifak etmiş düşmanlara, yedi düvele karşı koyarız.”
Osmanlı Devleti yenilip, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi'ni imzaladığı halde, Fahreddin Paşa 72 gün daha mücadelesini sürdürdü. Fahreddin Paşa, Arap ihânetini ve olacakları önceden görüp, Medine’nin elden çıkacağını anladı. Peygamberimizin mezarına Osmanlı tarafından armağan edilen bütün değerli eşyaları (hazineyi)son trenlerden birine bir muhafız kıtası eşliğinde yükleyip İstanbul’a gönderdi. İngilizler“ Çöl kaplanı” diye isimlendirdikleri Paşayı ateşkes anlaşmasına dayanarak, İstanbul Hükümeti’ni tehdit ederek teslim olmasını istediler. İstanbul Hükümeti’nin gönderdiği kişi de Paşa’yı teslim olmaya ikna edemedi. Paşa’yı ancak yakınındaki askerler vasıtasıyla zorla etkisiz hale getirdiler. İngilizler sonunda teslim aldıkları Fahreddin Paşa’yı 5 Ağustos 1919’da Malta’ya sürgün ettiler. Sürgün sırasında İstanbul’da savaş suçlularını yargılamak üzere işgalci devletler tarafından kurulan ve başkanından dolayı “Kürt Nemrud Mustafa Dîvân-ı harbi” adı verilen mahkemece ölüme mahkûm edildi. Alınan karar, Türk düşmanı bu adamın başkanlığındaki mahkemenin, yabancı devletlerin emellerine nasıl hizmet ettiğini göstermektedir. 8 Nisan 1921’de Atatürk’ün gayretleriyle Malta’dan diğer sürgün edilmiş Türklerle beraber kurtarılan Fahreddin Paşa, 2 Eylül 1921’de Millî Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya geldi. 9 Kasım 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kâbil sefirliğine tayin edildi. Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde önemli rol oynadı. 12 Mayıs 1926’da görevinin sona ermesiyle yurda döndü. Mustafa Kemal Paşa'nın "Daha sağlığında adını tarihe altın harflerle yazdırmış kumandanımızdır" dediği büyük komutana TBMM tarafından Türkkan soyadı verildi.
5 Şubat 1936’da Türk silahlı kuvvetlerinden tümgeneral rütbesiyle emekli oldu. 1948 yılında vefat eden bu büyük Türk komutanı, Rumelihisarı Kabristanı’na defnedildi.Rûhu şâdolsun!
Fahreddin Paşa, devleti teslim olduğu halde teslim olmayan, Peygamberimizin mezarını İngilizlere kaptırmamak ve bayrağımızı indirtmemek için sonuna kadar mücadele eden, din tüccarlığı yapmayan, gerçek Müslüman ve vatansever bir Türk subayıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti varlığını onun gibi kahramanların mücadelesine borçludur.
Fahreddin Paşa’yı minnet ve rahmetle anarken, genç nesillerimizin, onun gibi büyük atalarını tanımasını diliyorum.
Kaynakça: İslâm Ansiklopedisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder