“Biz insana ana babasına iyilik yapmasını emrettik” (Ahkâf suresinden…)
“Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince “Ya Rabbî!” der, “Gerek bana, gerek anneme babama lütfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevk et. Senin razı olacağın makbul ve güzel iş yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasib eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm, ben sana teslim olanlardanım.” (Ahkâf, 46/15)“Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince” ayetinden, insanın ruhsal olgunluğuna 40 yaşında erdiği anlaşılır. Bedensel olgunluk başka, ruhsal olgunluk başkadır. İnsan ergenlik çağına gelmekle mükellef olur ve bedensel gücüne erişir.Fakat 40 yaşı, olgunluk çağıdır. Bu yaşa gelince insan daha salim, daha sağlıklı, daha geniş düşünür. Fevri hareket etmez. Ana babanın ve evladın kadrini daha iyi anlar. Ve gerek ebeveynine, gerek evladına karşı vazife ve yükümlülüklerini daha iyi kavrar. 40 yaşı, tam olgunluk yaşıdır. Peygamber Efendimiz de bu yaşta peygamber olmuştur.“Evlenme çağına erişmelerine kadar yetimleri sınayın. Onlarda olgunluk görürseniz, mallarını kendilerine verin…” (Nisa, 4/6) ayetinden mükelleflik, yani sorumluluk çağının, ergenlikle başladığı anlaşılır.Buna göre; ergenlikten itibaren her birey yaptıklarından sorumludur, ibadetlerle de mükelleftir..Bu ayetle devamındaki “Onlar, Cennet ehli içinde olan ve yaptıklarının en güzelini kabul edip günahlarını bağışladığımız kimselerdir. Bu, kendilerine verilmiş olan dosdoğru bir sözdür.” mealindeki ayetin Hz. Ebubekir hakkında indiği rivayet edilir. Çünkü Ebubekir 38 yaşındayken Peygamber’e inanmış, 40 yaşına gelince de bu duayı yapmıştır. Allah onun duasını kabul buyurmuş. Babası Ebu Kuhafe Osman ibn Amir, anası Ümmül-Hayr bint Sahr ibn Amra, oğlu Abdurrahman ve Abdurrahman’ın oğlu Muhammed, Müslüman olmuşlardır. Ebubekir’den başka hiçbir sahabinin ailesinde bu kadar Müslüman toplanmamıştır (bk. Razi, Mefatih; Kurtubi, el-Cami, ilgili ayetlerin tefsiri)Bununla birlikte bu yüce âyetler gösteriyor ki, her müslümânın vazifesi, ihsan edilen nimetlere şükür etmektir, bütün çoluk çocuğunun, bütün baba ve ecdadının ve bilhassa annesinin haklarında hayır dileyerek hepsinin de İslâm nimetine nail olmalarını can ve gönülden temenni eylemektir. Böyle her hayır isteme ve dileme, İslâmiyete bir bağlılığın, ahlâki olgunluklara ulaşmanın parlak bir göstergesi bulunmaktadır.Diğer taraftan da, “Biz insana ana babasına iyilik yapmasını emrettik”ifadesi bir kimseye yapması gereken bir şeyi öğüt tarzında önceden söylemektir. İman ve doğruluk en birinci özellikleri olan iyilerin şanı beyan olunurken anaya babaya iyilik özellikle tavsiye edilmiştir. Bu tavsiye birkaç yerde gelmiştir. Fakat her birinde başka bir nükte ve bakış açısıyla sevk edilmiş olduğu için tekrar değil ayrı ayrı fayda ifade etmektedir. Nitekim ayette geçen “Yaptıklarının en güzelini kabul edip” ifadesi dolayısıyla iyilik ve doğruluğun önemli bir örneği olmak üzere getirilmiştir. Halis Ayan
4 Aralık 2015 Cuma
Biz insana ana babasına
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder