Rivâyet
olunur ki, Muhammed
aleyhisselâma yehûdî âlimlerinden
bir gurup geldiler
ve yâ Muhammed! Isitdik ki, sana “Elif
lâm mîm” âyeti
gelmis. Bu senin ümmetinin yetmisbir sene
hükm sürecegine
isâretdir dediler. Bunun üzerine Muhammed
aleyhisselâm buyurdu
ki: Bana sâdece “Elif lâm mîm”
gelmedi. “Hâ mîm ayn
sîn kaf” ve “Kaf ha yâ ayn sâd” ve
“Elif lâm ra” ve
“Elif lâm mîm sâd” âyet-i kerîmeleri de geldi.
Yehûdî âlimleri
bunları isitince isimiz çok zorlasdı yâ Muhammed
“aleyhisselâm”,
diyerek ayrılıp gitdiler.
((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((()))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
“Son Mim”in Cülûsu
ve
“Devleti’l-Osmâniyye”nin
Yıkılışı:
Son
yıllarında İslâm’ın esaslarından tamamen uzaklaşacak olan
“Devletü’l-Osmâniyye”nin bu hâlinin ne zamana kadar süreceğini açıklarken,
devletin yıkılışından bugüne kadar olmuş ve olacak pek çok hâdiseyi tasvir eden
Şeyhü’l-Ekber Muhyiddîn İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri;
“Bahsettiğimiz şey, son ‘Mim’in cülûsuna kadar devam
eder. O’nun cülûsu, sen; ‘Kabahatlerimiz yüzünden belâlarla karşı karşıya geldik!’ deyinceye kadar dosdoğru bir biçimde sürüp gider.”(37) diyerek, Osmanlı soy
silsilesini tamamlayacak olan son hükümdârın “Son Mim” diye ifâde ettiği, altıncı ve son “Mehmed” olan Sultan Mehmed Vâhideddîn Hân olduğunu ifşâ etmiş ve bu sözüyle,
henüz kurulmamış bir devletin hükümdarları hakkında aralamış olduğu bu esrârengiz sırlar hazînesinin kapısını
kapatmıştır.
Hazret
“Şeceretü’n-Nu‘mâniyye”nin son satırlarında; son “Mim”in hükümdarlığı ile
“Devletü’l-‘Osmâniyye” yıkıldıktan sonra, âhir zamanın fitne ve fesad dolu
karanlık günlerine ulaşılacağını da keşif yoluyla haber vererek; “İşte bundan
sonra çok büyük bir fitne zuhur eder. Öyle ki; beldeler ele geçirilir, kullar
gelip çatmış olan, boş ve hevâ ile dolu yeni bir yeryüzüne yönelir. Milletin
hükmedicileri el değiştirir ve onların başlangıçta kendisine işâret edilene
riâyeti zorlaşır. İkinciye dönüşte, ilke kayıtlı olan duruşa açıkça muhâlefet
edilir. Kötü vasıflara konulması gereken herhangi bir şey onda tasdik görür.
Onun hükmü âhir zamanda zuhur eden ‘Sâd’ın tasarrufuna intikâl eder.”(38) demek
sûretiyle, kanlı-canlı ifâdelerle ayan-beyan gözler önüne sermiştir.
Nitekim insanların dünyaya âdetâ taptıkları, isyan ve kötülüklerin her türlüsüne
daldıkları bu karanlık fitne devrinin içinde yaşayanlar için,
bu cümleleri izâh etmeye gerek dahi yoktur.
Şimdi
de Hazret’in, içinde bulunduğumuz bu karanlık devirden, Hazret-i Mehdî’nin
gönderilişine kadar zuhur edecek olan hâdiseler hakkındaki son sözlerine kulak
verelim. O’nun ifâdesine göre, Osmanlı Devleti yıkılıp da insanlar bu duruma
düştükten sonra; “Rum, doğuyu ve batıyı birleştirerek mülkü ele geçirir. Böyle
olunca da, Zemzem’le Safâ arasından büyük ‘Mim’ zuhûr
eder ve lâtif olan ‘Ğayın’da kâim
olup, kendisine biat edilir. Sonra kullara vaadedilen gelir ve zulüm ve
kötülükle dolduktan sonra yeryüzüne tekrar adâlet yerleşir.
‘Son’un zuhûruyla ilk ‘Mim’in hükmü yeniden doğar ve onunla yeryüzü yeniden canlanır.”(39)
Buradan
anlaşılıyor ki, “Devleti’l ‘Osmâniyye” yıkılınca her ne kadar fitne ve fesad
devri başlamışsa da, Allah-u Teâlâ “İlk Mim” olan “Muhammed” Aleyhisselâm’ın nûrunu yaymak ve İslâm’ı yeryüzüne tekrar hâkim kılmak
için “Son Mim” olan “Mehdî”yi gönderecek; onunla
yeryüzünü zulüm ve kötülüklerden temizleyip, İslâm’ın nûru ve
adâletiyle yeniden ıslâh
edecektir.
Hazret, bu büyük
müjdeyi verdikten sonra; “Sana burada gizli işâretlerle vasfettiğim bu sırlar,
Allah’a hamd ile tamamlandı.”(40) buyurarak, “Devletü’l-Osmâniyye”nin soy
şeceresi hakkında kaleme aldığı esrârengiz eseri “Şeceretü’n-Nu‘mâniyye”yi
nihâyete erdirmiştir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder