20 Ocak 2016 Çarşamba


 Rivâyet
olunur ki, Muhammed aleyhisselâma yehûdî âlimlerinden
bir gurup geldiler ve yâ Muhammed! Isitdik ki, sana “Elif
lâm mîm” âyeti gelmis. Bu senin ümmetinin yetmisbir sene
hükm sürecegine isâretdir dediler. Bunun üzerine Muhammed
aleyhisselâm buyurdu ki: Bana sâdece “Elif lâm mîm”
gelmedi. “Hâ mîm ayn sîn kaf” ve “Kaf ha yâ ayn sâd” ve
“Elif lâm ra” ve “Elif lâm mîm sâd” âyet-i kerîmeleri de geldi.
Yehûdî âlimleri bunları isitince isimiz çok zorlasdı yâ Muhammed
“aleyhisselâm”, diyerek ayrılıp gitdiler.
((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((()))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
“Son Mim”in Cülûsu ve
“Devleti’l-Osmâniyye”nin Yıkılışı:
Son yıllarında İslâm’ın esaslarından tamamen uzaklaşacak olan “Devletü’l-Osmâniyye”nin bu hâlinin ne zamana kadar süreceğini açıklarken, devletin yıkılışından bugüne kadar olmuş ve olacak pek çok hâdiseyi tasvir eden Şeyhü’l-Ekber Muhyiddîn İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri; “Bahsettiğimiz şey, son ‘Mim’in cülûsuna kadar devam eder. O’nun cülûsu, sen; ‘Kabahatlerimiz yüzünden belâlarla karşı karşıya geldik!’ deyinceye kadar dosdoğru bir biçimde sürüp gider.”(37) diyerek, Osmanlı soy silsilesini tamamlayacak olan son hükümdârın “Son Mim” diye ifâde ettiği, altıncı ve son “Mehmed” olan Sultan Mehmed Vâhideddîn Hân olduğunu ifşâ etmiş ve bu sözüyle, henüz kurulmamış bir devletin hükümdarları hakkında aralamış olduğu bu esrârengiz sırlar hazînesinin kapısını kapatmıştır.
Hazret “Şeceretü’n-Nu‘mâniyye”nin son satırlarında; son “Mim”in hükümdarlığı ile “Devletü’l-‘Osmâniyye” yıkıldıktan sonra, âhir zamanın fitne ve fesad dolu karanlık günlerine ulaşılacağını da keşif yoluyla haber vererek; “İşte bundan sonra çok büyük bir fitne zuhur eder. Öyle ki; beldeler ele geçirilir, kullar gelip çatmış olan, boş ve hevâ ile dolu yeni bir yeryüzüne yönelir. Milletin hükmedicileri el değiştirir ve onların başlangıçta kendisine işâret edilene riâyeti zorlaşır. İkinciye dönüşte, ilke kayıtlı olan duruşa açıkça muhâlefet edilir. Kötü vasıflara konulması gereken herhangi bir şey onda tasdik görür. Onun hükmü âhir zamanda zuhur eden ‘Sâd’ın tasarrufuna intikâl eder.”(38) demek sûretiyle, kanlı-canlı ifâdelerle ayan-beyan gözler önüne sermiştir. Nitekim insanların dünyaya âdetâ taptıkları, isyan ve kötülüklerin her türlüsüne daldıkları bu karanlık fitne devrinin içinde yaşayanlar için, bu cümleleri izâh etmeye gerek dahi yoktur.

Şimdi de Hazret’in, içinde bulunduğumuz bu karanlık devirden, Hazret-i Mehdî’nin gönderilişine kadar zuhur edecek olan hâdiseler hakkındaki son sözlerine kulak verelim. O’nun ifâdesine göre, Osmanlı Devleti yıkılıp da insanlar bu duruma düştükten sonra; “Rum, doğuyu ve batıyı birleştirerek mülkü ele geçirir. Böyle olunca da, Zemzem’le Safâ arasından büyük ‘Mim’ zuhûr eder ve lâtif olan ‘Ğayın’da kâim olup, kendisine biat edilir. Sonra kullara vaadedilen gelir ve zulüm ve kötülükle dolduktan sonra yeryüzüne tekrar adâlet yerleşir. ‘Son’un zuhûruyla ilk ‘Mim’in hükmü yeniden doğar ve onunla yeryüzü yeniden canlanır.”(39)

Buradan anlaşılıyor ki, “Devleti’l ‘Osmâniyye” yıkılınca her ne kadar fitne ve fesad devri başlamışsa da, Allah-u Teâlâ “İlk Mim” olan “Muhammed” Aleyhisselâm’ın nûrunu yaymak ve İslâm’ı yeryüzüne tekrar hâkim kılmak için “Son Mim” olan “Mehdî”yi gönderecek; onunla yeryüzünü zulüm ve kötülüklerden temizleyip, İslâm’ın nûru ve adâletiyle yeniden ıslâh edecektir.

Hazret, bu büyük müjdeyi verdikten sonra; “Sana burada gizli işâretlerle vasfettiğim bu sırlar, Allah’a hamd ile tamamlandı.”(40) buyurarak, “Devletü’l-Osmâniyye”nin soy şeceresi hakkında kaleme aldığı esrârengiz eseri “Şeceretü’n-Nu‘mâniyye”yi nihâyete erdirmiştir.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder