DÜNYA SİYASİ HARITASI
DÜNYA YAŞAMAYA UYGUN YERLER HARİTASI
DÜNYA NUFUS DAGILIMI HARİTASI
2050’ye Doğru Gıda Güvenliği’ne Bakış
2050’ye doğru gıda güvenliğine bakış
konusunda uzman görüşlerinin kilit mesajı; öngörüler doğrultusunda 9,1
milyar insanın yaşadığı bir dünyada tüm nüfus için gıda güvenliğinin
sağlanabilmesinin, uygun politikaların uygulanması ve bir dizi koşulun
sağlanması ile mümkün olacağıdır.
Değişen Sosyo-ekonomik Çevre
Artan gıda talebinin temel
sosyo-ekonomik faktörleri; nüfus artışı, artan kentleşme ve artan gelir
düzeyleridir. Nüfus artışı ve kentleşmenin gelecekteki gelişimi,
büyüklüğü, niteliği ve bölgesel modeli hakkında oldukça az miktarda
belirsizlik söz konusudur.
BM nüfus beklentilerinin (orta varyant)
en son revizyonuna göre, bugün 6.8 milyar olan dünya nüfusunun %34
oranında büyüyerek 2050 yılında 9.1 milyar olması bekleniyor. Önceki 50
yıl ile karşılaştırıldığında, nüfus artış oranları önemli ölçüde
yavaşlayacak, ancak mutlak şekilde 2050 yılında günümüze göre 2.3 milyar
daha fazla insan yeryüzünde yaşamaya başlayacaktır. Neredeyse tüm bu
nüfus artışı, dünyanın bugün gelişmekte olan ülkelerini kapsayan
bölümünde yer alacaktır. %120 oranındaki en büyük nispi nüfus artışı ise
bugün az gelişmiş ülkelerde beklenmektedir.
Dünya nüfus artışının tümü kentsel
alanlarda yer alacaktır. 2050 yılında dünya nüfusunun %70’inden
fazlasının kentsel alanlarda yaşayacağı beklenmektedir. Kentleşme, yaşam
tarzlarına ve tüketim kalıplarına da değişiklikler getirecektir. Gelir
artışı ile birlikte gelişmekte olan ülkelerde süregelen gıdaların
çeşitlendirilmesi hızlandırılabilir. Tahıl ve diğer temel gıdaların
payları azalıyor olsa da sebze, meyve, et, süt ve balık miktarı
artacaktır. Yarı işlenmiş veya hazır yemeklere karşı artan talebe yanıt
verebilmek için, market zincirlerinin tüm yapısının süpermarket
zincirlerine yönelik dinamik değişiminin devam etmesi muhtemeldir.
Kentsel nüfusun payı giderek artarken, kırsal alanlar oldukça uzun bir
süre için yoksul ve aç çoğunluğa ev sahipliği yapacaktır. Günümüzde
bile, bir milyar kişi temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.
İnsanlar, sıcak noktalar ve ekolojik olarak hassas alanlarda
yaşayabilmek için yüksek nüfus koşulları ve kötüleşen ekosistemler ile
başa çıkmak zorunda kalacaktır.
Şekil 2: Gıda tüketiminde küresel ilerleme
Kaynak: FAO (2002)
Gıda talebinin gelecekteki artışının,
nüfus artışının yavaşlamasına, birçok gelişmekte olan ülkede güçlü bir
gelir artışı sağlanmasına ve kentleşmeye, özellikle kalabalık ülkelerde
beslenme yapılarının değişmesine, gelişmekte olan birçok ülkede gıda
doygunluğuna etkisi olacaktır. Küresel talebin büyüme oranı açık bir
şekilde önceki yıllara göre daha düşük olacaktır. Bununla birlikte,
öngörülen toplam talep artışı, ana modeller arasında sadece küçük
farklılıklar ile mutlak anlamda hala önemli olacaktır.
2050 Doğal Kaynak Tabanı – Talepleri karşılamak için yeterli toprak, su ve genetik çeşitlilik olacak mı?
Geçtiğimiz 50 yıl ile
karşılaştırıldığında, doğal kaynaklar üzerinde yapılan inşa oranı –
toprak, su, biyolojik çeşitlilik – önümüzdeki 50 yıl içinde değişmiş
olacak. Bu nedenle gıda ve yem talebindeki büyüme yavaşlayacaktır.
Ancak, biyoyakıt için tarımsal hammadde kullanımı ve sürekli çevre
bozulması ters yönde ilerleyecektir.
Gıda ve yem için toplam talep yavaşlasa
bile, sadece beklenen gıda ve yem talebini karşılamak için 2050 yılına
kadar küresel gıda üretiminde yaklaşık 1 milyar ton tahıl ve 200 milyon
ton et içeren %70 gibi önemli bir artış gerekmektedir.
Dünyada, teorik olarak ekilebilir alana
dönüştürülebilir önemli derecede arazi rezervi vardır. Ancak, bu durum
gerçekleştirilebilir ölçüde oldukça sınırlıdır. Bunun ilk nedeni, önemli
ölçüde ekolojik işlevleri olan toprakların günümüzde ekili olmamasıdır.
İkincisi ise bu topraklar çoğunlukla, ulaşım ve altyapı eksikliği olan
ve kısa vadede bu toprakların kullanımını sınırlayan Latin Amerika ve
Güney Afrika’da sadece birkaç ülkede bulunmalarıdır. Bu sınırlamaları
dikkate alarak hazırlanan FAO projelerine göre 2050 yılında ekilebilir
arazi alanı 70 milyon hektar ya da yaklaşık %5 oranında genişletilmiş
olacaktır.
Kaynak: Bruinsma (2009)
Gerekli üretim artışı için
kullanılabilir tatlı su rezervleri, benzer bir durum göstermektedir.
Küresel ölçekte yeterli kapasite bulunmasına karşın oldukça dengesiz bir
şekilde dağılmıştır. Sulu tarım, ekilebilir toprakların beşte birini
kaplamakta ve bitkisel üretiminin yaklaşık %50’sine katkıda
bulunmaktadır. Bu nedenle, son derece verimlidir. Su kıtlığı tehlikeli
seviyelere ulaşan ülke sayısı giderek artmakta, 1.4 milyar insan yer
altı suyu seviyelerindeki alanlarda yaşamaktadır. Su kıtlığı, özellikle
Yakın Doğu/Kuzey Afrika ve Güney Asya bölgelerinde belirgindir ve birçok
bölgede iklim değişikliğinin bir sonucu olarak kötüye gitme eğilimi
göstermektedir. Kaynaklar, birçok alanda kısıtlı olmasına rağmen, su
kullanım etkinliğini artırmak için birçok fırsat bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder