5 Mart 2017 Pazar

Esrar-ı cifriyye


1-BİR VATAN PARÇASI-HALİM YAĞCIOĞLU
Ben üşümem artık anacığım
Ben üşümem Değil mi ki bu çorap
Bir vatan parçası ayaklarımda
Değil mi ki ellerimi saran eldivende
Memleket havası
Ben üşümem artık anacağım
Ben üşümem
Gözlerinin
Çiçek çiçek
Ellerinin sıcaklığı geçmiş
Elliğime
Herhalde beni düşünüyordun anacığım
Dua ediyordun gençliğime
Gözlerin öyle dalmış
Beş vaktinde
Vatan
Sadece toprak değildir anacığım
Sadece bayrak
Bir yün çorapta da bulabilir vatanı
Gönülden seviyorsa yurdunu insan
Ben üşümem artık anacığım
Ben üşümem
Değil mi ki bu çorap
Bir vatan parçası ayaklarımda
Değil mi ki ellerimi saran eldivende
Memleket havası
Ben artık üşümem anacığım
Ben üşümem



VATAN DESTANI-HALİT FAHRİ OZANSOY

O kadar dolu ki toprağın şanla,
Bir değil, sanki bin vatan gibisin.
Yüce dağlarına çöken dumanla
Göklerde yazılı destan gibisin.

Hep böyle bulutlar içinde başın,
Hilâli kucaklar her vatandaşın.
Geçse de asırlar, tazedir yaşın,
O kadar leventsin, fidan gibisin.

Çiçeksin, bayılır kuşlar kokundan,
Her dalın bir yay ki zümrüt okundan
Müjdeler fısıldar Ergenekon'dan:
Bu sese gönülden hayran gibisin.

Ey bütün cihana bedel Türkeli,
Açtığın cenklerin yoktur evveli.
Tarih bir nehir ki coşkundur seli.
Sen ona nisbetle, umman gibisin.

Bir yandan hep böyle taştın, köpürdün,
Bir yandan cefalı bir ömür sürdün,
Fakat ne derece ezildinse dün.
Şimdi gene tunçtan kalkan gibisin.

Bir insan nihayet kemikle ettir,
Bu et, bu kemiğe can hürriyettir.
En büyük hürriyet Cumhuriyettir,
Demek şimdi sen bir cihan gibisin.

Ey ana toprağı, ey Anadolu,
Açıldı önünde terakki yolu.
Hamdolsun her yanın bereket dolu,
Cennette bir yeşil meydan gibisin.

Yeni bir ay ördün al bayrağına,
Girdin en sonunda irfan bağına,
Medeni hayatın nur ırmağına
Ezelden susamış ceylan gibisin.


VATAN - İBRAHİM ALÂEDDİN GÖVSA

Bir gün gelir başka yerler gezersen.
Gönlünde bir yabancılık sezersen
Annesinden ayrı düşen bir yavru
Gibi sızlar küçük kalbin; işte bu
Vatan sevdâsıdır. Bu söze inan:
Hepimizin annesidir bu vatan

Uzaklardan dönüyorken vatana
Rüzgâr bir hoş koku getirir sana,
Dalgaların lisânından anlarsın.
İstersin ki gemi uçsun, yaklaşsın
Bir minöre gözükürken sislerden
Kalbin taşar içindeki hislerden.

Mavi gökler, yeşil yerler, şehirler,
Bize şeref fısıldayan nehirler,
Uyan diye uğuldayan kokular...
Düşün yavrum bu yerlerde neler var?
İste senin bu mübarek memeleket;

Bir fena söz işitirsen iyi bil;
Beğenmeyen bizleri hiç Türk değil
Eğer derse bu memleket fenadır.
Darıl yavrum, onu sakın söyletme
Toprağını hainlere çiğnetme



TÜRK VATANI- SÜLEYMAN NAZİF

Dedem, koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak,
Neler yapmış bu millet, en yakın tarihe bir sor bak!

Yerim sensin, göğüm sensin, cihânım, cennetim hep sen!
Nasıl bir zinde millet çıktı gördüm hasta sinenden!

Evet mecrûh idin; mecrûh ikende vardı imanın;
Ümidin, kuvvetin, azmin, kanın, aşk-ı hurûşanın.

Eğer necm-ü hilâlin olsaydı âfil, müzmâhil,
Türksüz, Kalırdı bizce yıldızlar, kamerler kimsesiz, öksüz

Yaşattın, çok yaşa târihimi, ikbâl-ü izzetle;
Koşar, âti, koşar mâzi seni tebcile minnetle

Yerim sensin, göğüm sensin, cihânım, cennetim hep sen!
Nasıl bir şanlı millet çıktı gördüm canlı sinenden...



5-VUR –MEHMET EMİN YURDAKUL

Ey Türk vur, vatanın bâkirlerine
Günâhkâr gömleği biçenleri vur!
Kemikten taslarla şarap yerine
Şehitler kanını içenleri vur!

Vur güzel âşıklar cenâzesinden
Kırmızı meş'aleler yakanları vur!
Şehvetin raksına yetim sesinden
Besteler, şarkılar yapanları vur!

Vur, o katlin kızıl sapanlarıyla
Dünyâya ölümler ekenleri vur!
Vur, zulmün o kanlı urganlarıyla
Bir kavmi iplere çekenleri vur!



CENGE GİDERKEN – MEHMET EMİN YURDAKUL

Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

Yaradanın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam
Tanrı evi viran olmaz giderim.

Tanrım şâhid duracağım sözümde
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

Ak gömlekle gözyaşımı silerim
Kara taşla bıçağımı bilerim
Vatanımçün yücelikler dilerim
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.


TÜRKİYE’MİZ - M. NECATİ ÖNGAY
Kokar burcu burcu güller;
Öter dalında bülbüller;
Açar menekşe sümbüller...
Ne güzeldir Türkiye’miz...

Sürüler yayılır kıra;
Dağlar uzar sıra sıra;
Sular can verir çoyıra...
Ne güzeldir Türkiye'miz...

Köyü, şehri çiçeklidir;
Birbirine eklidir;
Çelik erlerle beklidir...
Ne güzeldir Türkiye'miz...

Türkiye'miz altın eli;
Gönül açar dağı, beli
Eser ince serin yeli...
Ne güzeldir Türkiye'miz...

Kekik, yavşan kokar dağda;
Kaysı, elma, üzüm bağda...
Hele bugün yeni çağda...
Ne güzeldir Türkiye'miz..


VATAN ŞARKISI –NAMIK KEMAL

Amâlimiz, efkârımız ikbal-i vatandır
Serhaddimize kal'a bizim hâk-i bedendir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz

Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu gezmez ovamızda dağımızda
Her gûşede bir şîr yatar toprağımızda
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz


10-VATANIN KIZLARINA – CELAL SAHİR EROZAN
Hep toplanın, gelin,
Bî-çâre annenin

Bî-çâre kızları! Bu yeşil kubbe altına.
Hep dinleyin, kulak kesilin, annemiz vatan
Titrek sesiyle haykırıyor; kalbine batan
Bir hançerin zehirleri akmış hayâtına...

Dört ayda yüz bin oğlunu kurban veren ana
Rûhunda bir cünûn ile ağlar ve onların
Hâlâ sıcak kanında yatarken koşun, sarın,
Kalbindeki cerîha ölüm vermesin ona.

Ey her nevâzişinde muhabbet ve merhamet
Meşhûn olan kadın eli! Karşında kan sızan
Bir anne kalbi var; ona bir aşk ile uzan;
Ver hasta, yaslı anneye ümmîd ü tesliyet...

Hep toplanın, gelin,
Bî-çâre annenin

Bî-çâre kızları! Ona azcık sifâ verin.
Nâmûsunuz, saâdetiniz öksüz olmasın;
Mazlûm-ı levsi olmayınız düşman ellerin.

Ey gözleri; kulakları dalgın ve bî-şuûr
Hâlâ dudaklarında terennüm uçan kadın!
Bilmem ki Türk mü, yoksa Vatansız mıdır adın?
Elmaslarınla parlamaz alnında bir gurûr.

Ecdâdının asâleti rûhunda öldü mü?
Kardeş cenâzeler kefen ister, vatan hayât...
Üstünde parlayanları artık, çıkar, uzat;
Sil leblerinden artık o çılgın terennümü!..
(1912)


1-ANADOLU –MEHMET EMİN YURDAKUL

Gençliğe
Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.

Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;
Derileri çatlak, bağrı kapkara,
Sağ elinin nasırında bir yara

Başında bir eski püskü peştemal
Koltuğunda bir yamalı boş çuval...
........................

-Ne o bacı?
- Ot yiyoruz, n'olacak! ..
-Tarlan yok mu?
- Ne öküz var, ne toprak...
Bugüne dek ırgat gibi didindim;
Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim,
Bundan sonra...
- Kocan nerde?
- Ben dulum;
Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.
- Soyun, sopun?
- Onlar dahi hep yoksul!
Ah Efendi, bize karşı İstanbul
Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi?
Taşraların hayvanlık mı nasibi? ..
........................

Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın.
Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyle
Ocağının karşısında saadete eresin,
Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkıyla
Evladına südün gibi pak duygular veresin.

Sen bir aziz yoldaşsın:

Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur;
Senin sevgin vatan için fedakârlık öğretir;
Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;
Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir.

Lakin bizler bu hakları unuttuk;
Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk;
Ninen gibi sana dahi hor baktık;
Seni dahi garip, yoksul bıraktık! ..
........................

Kinler için karaları bağlıyan,
Zevkler için zelil sefil ağlıyan.
Acı gören, cefa çeken, ezilen,
Irzdan başka her şeyini veren sen!
Sen şu güzel vatanında cehennemde gibisin;
Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde
Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz;
'Ekmek' diye ağladığın sağır bir halk önünde
Sana herkes bir kurt gibi merhametsiz yüreksiz.
Senin her bir ümidin

Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır,
Oraya ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar;
O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar;
Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır?
Ne vakte dek gençliğine hakaret,
Bu ayrılık, bu gözyaşı bu ölüm? ..
Bu sert demir, bu ağır yük. bu zulüm?
Yazık, sana ağlamıyan şiire;
Yazık, sana titremiyen vicdana;
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmıyan insana! ..
........................

Ey vatanın bağrı yanık bucağı.
Hani senin bereketli hasadın,
Yeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin?
Hani senin medeniyyet hayatın,
Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin?
Ey Türklüğün otağı!
Ne vakte dek bu acıklı sefalet,
Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu?
Ne vakte dek bu uğursuz cehalet.
Bu taassup, bu görenek, bu uyku?
........................

Yazık, sana ağlamıyan şiire;
Yazık, sana titremiyen vicdana,
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmayan insana! ..


HAYAL ŞEHİR - YAHYA KEMAL BEYATLI

Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangir’den bak!
Bir zaman kendini karşındaki rü’yâya bırak!

Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan;
Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan;

O ilâh isteyip eğlence hayalhânesine,
Çevirir camları birden peri kâşânesine.

Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka
Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka.

Mestolup içtiği altın şarabın zevkinden,
Elde bir kırmızı kâseyle ufuktan çekilen,

Nice yüz bin senedir şarkın ışık mîmârı
Böyle mâmûr eder ettikçe hayâl Üsküdar'ı.

O ilâhın bütün ilhâmı fakat ânîdir;
Bu ateşten yaratılmış yapılar fânidir;

Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı.
Az sürer gerçi fakir Üsküdar’ın saltanatı;

Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına;
Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına,

Ezelî mağfiretin böyle bir ikliminde
Altının göz boyamaz kalpı kadar hâlisi de.

Halkının hilkati her semtini bir cennet eden
Karşı sâhilde, karanlıkta kalan her tepeden,

Gece, birçok fıkarâ evlerinin lâmbaları
En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar’ı.


ANADOLU TOPRAĞI - ORHAN SEYFİ ORHON

Senelerce sana hasret taşıyan
Bir gönülle kollarına atılsam
Bende bir gün kucağında yaşayan
Bahtiyarlar arasına katılsam

Kadir Mevlam, eğer senden uzakta
Bana takdir eylemişse ölümü
Rahat etmem bu yabancı toprakta
Cennette de avutamam gönlümü

En bakımsız, en kuytu bir bucağın
Bence 'İrem Bağı' gibi güzeldir
Bir yıkılmış evin, harap ocağın
Şu heybetli saraylara bedeldir

Yalnız senin tatlı esen havanda
Kendi milli gururumu sezerim
Yalnız senin dağında ya ovanda
Başım gökte alnı açık gezerim

Bir gün olup kucağına ulaşsam
Gözlerimden döksem sevinç yaşını
Sancağının gölgesinde dolaşsam
Öpsem öpsem toprağını, taşını


BİZİM MEMLEKET-FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

İçinden tanırım ben o elleri,
Onlar ki zâhirde vîrân olurlar;
Ardıçlı dağları, çamlı belleri
Aşanlar şi’rine hayrân olurlar.

Dökülür köpüklü sular yarından,
Baharlar yaratır kışın karından;
İçenler sihirli pınarlarından
Şöyle bir silkinir, ceylân olurlar!..

Orada yaşayan erlerin içi
Bir tasta yoğurur derdi, sevinci;
Onlar ki sapansız, tarlasız çiftçi,
Davarsız, kavalsız çoban olurlar.

Başıboş, kırlara salar tayını,
Elinden düşürmez okla yayını;
Ellerde bırakır zafer payını,
Memleket yolunda kurban olurlar!..


5-URFA GECELERİ - HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

Gök toprağa eğilir, yaklaşır,
Sarardı onu şefkatli bir anne gibi.
Karanlık, Ilık, yıldızlar iri iri.
Ve uzakta çöl, ezeli bir sır!

Ilık karanlık şarkı söylerdi,
Ay ışığı öperdi susamış toprağı.
Kemanlar inler...
Neyler duâ eder,

Ve güzel sesler avuturdu her derdi.
Güzeldi bir güzel masal kadar
Urfa’da yaz geceleri,
Urfa’da saz Geceleri.
O gecelere hasretim var,
Hasretim var!



VASİYET - NÂZIM HİKMET


Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu
ırgat Osman yatsın bir yanımda
Ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörle türküler geçsin alt başından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.

Ama bu türküleri söylemişim ben
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.

Benim sessiz komşulara gelince,
şehit Ayşe’yle ırgat Osman
Çektiler büyük hasreti sağlıklarında
Belki de farkında bile olmadan.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...


YÖRÜK HASRETİ-AHMET KUTSİ TECER

Güneyde bir avuç toprağım,
Bir evim, kışlağım olaydı,
Baharda göçseydi otağım,
Toros’ta yaylağım olaydı.

Onulmaz içimde bu yara,
Şehirler dumandan kara,
Çıkaydım dağlara dağlara.
Bulutlar çardağım olaydı

Pınar obamızın nennisi,
Çimen yatakların en iy'si
Elimde her gün yenisi,
Güneşler bayrağım olaydı.

Nolurdu göçseydi otağım,
Çukurda olsaydı kışlağım,
N’olurdu Toros'ta yaylağım,
Güneyde toprağım olaydı.


BİR YOLCUYA-NECMETTİN HALİL ONAN


Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek Anadolu'nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, haşr olan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.


BURSA'DA AKŞAM - ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI

Bugün de sonbahardan sürülüp doğdu akşam,
Sarın yere indi koyu, serin gölgesi,
Uludağ etekleri al ipekten bu akşam
Düştü yeşil ovaya kubbelerin gölgesi...

Ufuklarda bu akşam ne sis var ne bu
Selvilerin içinde bir alev Emir Sultan.
İçten dualar gibi geçiyor sanki rüzgâr.
Bir İlâhî adaya benzeyen Yıldırım’dan.

Ovada ince yollar gölgeleniyor işte,
Karşıdan renk içinde solgun ay görünüyor.
Güneşin son nûrundan bir damlacık içmiş de,
Şu karşıki kulübe bir saray görünüyor...
.

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

...Здесь будет ваша запись...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder