|
Şu mahalde idi: Hak te'ala bir nesneyi ki takdir eylemiş ola, kimse bozup
men eylemek olmaz.
Cümle alem halkı men edemeye dediler.
Simurg
bunu işitince eyitdi: "Kasd etse kimse anı bozmak yok mu?". Haşa dediler.
Ne kadar ki kudret kuvvet Hakkındır diye gördüler.
Simurg'u o itikaddan
döndürmediler. Ol dem Cebrail (a.s.) Süleyman hazretlerine geldi
eyitdi:"Hak te'ala hazretleri sana selam eyler. Buyurur ki eğer bizim
takdirimizi inkar etdiyse, Maşrık padişahının bir oğlu oldu ve Mağrib pa-
dişahının bir kızı doğdu. Bu ikisini biribirine takdir etdik. Eğer Simurg
bu takdiri bozabilirse bozsun" dedi. Süleyman, Simurg'a bunu bildirdi.
"Ne edersin, şöyle takdir olunmuş, bozabilir misin?" Simurg "Ale'rras"
dedi. Süleyman eyitdi: "Sakın sonra hacil olursun!" dedi. Çare olmadı.
Süleyman (a.s.) kuşlardan bu sözün isabetine tanıklık diledi. Bir kişi
baş göstermedi. İlla ügü kuşu ileri gelip tanık oldu, kuşları tanık tutdu. Biri
karga idi. Süleyman (a.s.) da emin oldu. Simurg ol arada uçup gitdi.
Mağribe yetdi. Havada gözetdi, gördü. Mağrib şahının kızı beşikde. Yaz
günü tayalar dolayı almışlar. Hemen simurg süzüldü, kızgırıp beşiğin üzerine
indi, tayalar dardağan olup kaçdılar. Simurg beşiği kapdı. Havaya çıkardı.
Kuh-i Ka.Pda bir ulu ağacın üzerinde yuvasına iletdi.
Bu Simurg dişidir. Avret gibi memesi vardır. Başı adem gibi, dili dahi
adem gibi söyler. Veli gövdesi kuş. Ol dahi bir mahlukdur. İnşaallahu
te'ala hikayet ahirinde beyan ederiz. Pes Simurg kızı emzirdi. Kız büyücek
olup Simurg'u anası bilirdi. Gündüzün Süleyman hizmetinde idi. Gece
gelirdi, kız ile olurdu. Süleyman'ın divanını ve heybetini ve şevketini
söylerdi ve kızı eğlerdi. Ta kim kız büyüdü, büluğa erdi. Bu yanda Maşrık
padişahının oğlu büyüdü, atası yerine padişah oldu. Amma av şikarı
havasında oldu. Daim işi av oldu. Bir gün yaranına eydür: "Kara'nın
[96a] seyrini gördük; derya seyrini dahi görelim deyip gemilere girip der·
yalara revane oldular. Varıp bir cezıreye çıkıp anda dahi şikar etdiler. Dönüp
gemiye girip giderken Hak te'ala bir yel verdi. Tufan oldu. Gemiler
dardağan oldu. Her kişiye başı kayusu olup herbirini bir iklime atdı. Şehzadenin
gemisi yedi sekiz gün deniz içinde gider. Halkın aklı başından
gitdi. Çün sekizinci gün yel dindi. Halk gözlerini açdılar. Bilmezler nerde
giderler. Bir gün ırakdan karalar göründü. Ba'dehu yakın gelince heybetli
dağlar gördüler. Evci asumana çıkmış. Yücesine çıkdılar. Karınları
acıkmış, şikare gitdiler. Şikar kovarken şehzade bir avın önüne çıkageldi.
Ardına düşüp dağ içine gitdi. Yol azdırıp halkdan ayn düşdü. Çağıragördü.
Yolu bulamadı. Bir yolu tutup gitdi. Meğer ol yerler Kılh-i Kaf etekleri
imiş. Girdikçe dağlar koyuldu. Derin yerlere daldı. Gece ağaça çıkardı,
yatardı. Giderek bir ulu dağa erdi. Evci asumana ermiş bir ulu ağaç
gördü bir memleketi kaplamış. Üzerinde bir yuva gördü. Bir ulu şehir gibi.
İçinde bir sanem gördü. Doğar aya benzer. Ağaçdan aşağı bakar. Çün
kızı gördü. Gurbeti unutdu. Kız dahi anı gördü, kendiye benzer. Bir kendiye
bakdı, [96b] bir ana bakdı. "Bu bana benzer ya benim anam böyle
değildir. Sen kimsin? Bana benzersin" dedi. Hak te'ala kızın dilini oğlana
bildirdi. Eyitdi: "Ey canım, bu yalnız yerlerde neylersin?" kız eyitdi: Benim
anam var. Kendisi Süleyman hizmetindedir. Gece gelir, benimle
· olur." Oğlan eyitdi: "Senin anan peri midir, cazı mıdır; seni bunda yalnız
komuş?" Kız eyitdi: "Kanatları var; büyük". Oğlan anladı. "Hiç değildir, 113
bunu kuş kapmışdır!" dedi. Kız eyitdi: ''Seni gördüm, bana benzersin.
Gel yukarı" dedi. Oğlan "Nice çıkayım? Anın gibi uçamam" dedi. "Amma
anan akşam gelince ben şu ağaç dibinde yatan fil gövdesinin içine gireyim"
dedi. Sen ağla .. Eğlenmczem, yalnız, gündüz gidersin, beni yalnız
korsun. Bari şu gövdenin birini yukarı getir diyesin. Ol dahi getire. Gündüz
seninle olayım, gece gövdeye gireyim, yatayım." Bu tedbiri etdiler.
Oğlan gövdeye girdi. Simurg eyitdi: "Kızım ne oldun?" Kız eyitdi: "Sen
gündüz gidersin, ben yalnız bunda eğlenemem. Simurg eyitdi: "Ya nice
edelim?" Kız eyitdi: Şu aşağıda yatan gövde nice olur? Göreyim, yukarı
getir, anınla eğleneyim" dedi. Simurg dahi takdiri kendi eliyle yukarı çıkanp
yuvanın bir bucağında kodu. Dahi Simurg Süleyman'ın hikayetini ve
saltanatını bir bir söyledi. Oğlan kıssayı işitdi ve kız nice kapıldığını
bildi. "Sen Mağrib padişahının kızısın. Taht ucundan seni kapdım" deyip
evvel ve ahir hikayet eyledi. Kızın gönlü dahi şad oldu. Var ise Maşrık
padişahının oğlu budur dedi. Erte oldu. Simurg gidince oğlan gövdeden
çıkdı. Kız: "İşitdin mi kıssayı?" dedi. Oğlan eyitdi: "Elhamdülillah, beni
buraya salmağa hikmet bu imiş" dedi. Oğlan dahi nice geldiğini bir bir hikayet
eyledi. Kız dahi bildi. Çün akşam oldu. Oğlan gövdeye girdi. Kız Simurg'a
kasd ile söyletdirdi. Oğlan işitirdi. Bu hal üzere iken kız hamile oldu.
Çün müddeti yetdi. Çün Cebrail (a.s.) Süleyman hazretine geldi. Hikayeti
bildirdi. "Hak te'ala hazretlerinin takdiri yerine geldi" dedi, gitdi.
Süleyman dahi Simurg'u getirip sordu: "Nice eyledin, Hak te'alanm takdirini
bozabildin mi?" dedi. Simurg başvurup kanatlarım yere döşeyip
eyitdi: "Elimden geldiği kadar bozdum" dedi. Süleyman eyitdi: "Var imdi
o kızı buraya getir.'' Simurg gitdi, sevindi. "Ale'r-ra's" dedi. Süleyman
hazreti Simurg'a ulu kuşlardan bile koşdu. Simurg uçup kuşlarla girdi. Süleyman
(a.s.) mahlukatı cem' eyleyip bir alt divan eyledi. "Aceb bugün Süleyman
(a.s.) hazretlerine ne haİ oldu ki bu mahlukatı cem' eyledi?" dediler.
Bir ictima oldu ki ol kadar olmuş değildir. Bu yanda kuşlar
gelip erdiler. Simurg'un kanadı ününü işitdi. "Aceb bu vakit gelmekden
muradı ne ki?" deyip tiz oğlanı gövdeye kodu. Simurg ve kuşlar geldiler.
Kız durup "Ey ana, bu vakit geldiğin yokdu!" dedi. Simurg eyitdi: "Süleyman
istedi, gel varalım. Onun divanını temaşa eyle. Anda sana benzer
çokdur". Kız eyitdi: "Beni nice alıp gidebilirsin?" dedi. Simurg eyitdi:
"Üzerime bin". Kız eyitdi: "Ya bu nice denizleri geçersin; gerekdir benim
gözüm kararır, düşerim!". Simurg eyitdi: "Ya nice edelim? Bugün varmak
gerekdir". Kız eyitdi: "Ben şu gövdeye girip yatayım. Deryayı görüp gözüm
kararmasın, ilet." Simurg pençe vurup kız gövdeye girip oğlan ile koçuşup
yardılar. Ol mahalde kız bir oğlan doğurdu. Kuşlar ile havaya kalk-
114 dılar. Simurg gelip gövdeyi Süleyman hazretinin divanına erdiler, gördüler.
Divan kurulmuş, mahlukat cem' olmuş. Simurg dahi gövdeyi Süleyman
hazretinin önüne kodu. Süleyman (a.s.) buyurdu: "Aç imdi görelim"
dedi. Çün açdılar. Oğlan ve kız ve tıfıl üçü bile çıkdılar. Süleyman eyitdi:
"Ey sübhanallah! Tanrının takdirini böyle mi bozdun?" dedi. Simurg bunu
gördü hacil oldu, korkdu. Süleyman eyitdi: "Hani buna tanık olan ol
ügü kuşu?". Ziyade havfınden kör oldu. Viranelere gizlendi. Simurg dahi
şaşdığından nice eyleyeceğini bilmedi. Uçdu; Kı'ih-i Kafda mekan
tutdu ve dahi gündüzün taşra çıksa kargalar başına üşerler, serzeniş ederler.
Dahi Simurg'un yüzü kalmadı. Süleyman'ın hizmetine gelmeğe iktidarı
kalmadı. Hak te'ala'nın takdirini bozarım diye inkar edenin hali böyle
olur. Vahdaniyetini inkar edenin halini anmak dahi dile gelmeğe yaramaz.
Hak te'ala her işe kadirdir. ((Ve hüve ala külli şeyi'n kadir
)). Cümle
alemi yokdan var eden Allah birdir; andan gayri Tanrı yokdur.
Eğer sorarlarsa Hak te'ala her ne ki yarardı çift yarardı. Eğer canlı eğer
camid, eğer zaman eğer mekan. Zira vahdaniyet ana yaraşır. Zatı kadimdir,
vahiddir. Arş'ı Kürs'ü ile, Uçmak'ı Tamu ile, gökleri yerler ile, Şems'i
Kamer ile, berri bahr ile, sağlığı sayrılık ile, hayatı memat ile, erkeği dişi
ile. Hiç bir nesne yokdur ki tek ola. Ya bu Simurg dişidir. Erkeği ne ol·
du? Cevap budur ki hikayetlerde gelir: Hak te'ala on sekiz bin alemi yarardı;
nice mahlukat ile doldurdu. Kiminde ferişteler, kiminde türlü türlü
mahlukat ile doldurdu. Ol alemlerin biri bu Simurg alemidir ki erkeği ile
ittifak etdiler, uçalar. Bu alemden gayri alem var mı göre. Uça uça alemin
serhaddine geldiler. Kad etdiler kim bir aleme daha erişeler. Dahi
havaya ağdılar. Deryalar geçtiler. Erkeği doyamadı, nazik olurmuş. Bazıları
öldü derler ve bazıları döndü gitdi, derler. Amma dönüp gitse dişi bile
giderdi. Öldüğü sahihdir. Bu Simurg geri dönmeğe takat getirmeyip
bin zor ile gelip bu Rub'-ı Meskun alemine düşüp Kuh-i Kaf'da karar erdi.
Bu dahi bir mahlukdur. Ne feriştedir ve ne ademdir. Avret gibi memesi
vardır. Başı adem gibi, dili dahi adem gibi söyler. Veli gövdesi kuş ve
"bir" olmağa sebep budur.*** ***On beşinci Bab
Kuşlar ve Simurg-ı Anka hikayetin bildirir
Rivayet ederler, hava yüzünde kuşlar var; muallakda uçup tesbih
eder, anda yemlenirler.
Hiç yeryüzüne inmezler. Yumurta çıkarıp yavrularlar.
Kıyamete değin anda dururlar. Eydürler: Anların gıdaları tesbihdir.
"E velem yerev ite>t-tayri fevkahüm sdffattin.
Hak te'ala hazretleri
arda halk etmişdir. Tesbih ederler.
Anlara kıyamete dek ölüm yokdur dediler.
Dahi Simurg-ı Anka kuşların padişahıdır.
Kuh-i Kaf'da mekan tutmuşdur.
Süleyman peygamber (a.s.) zamanında Süleyman'ın hizmetinde
olurlardı.
Süleyman ana yedi yüz saf (bin yedi yüz saf) kuş ısmarlamış idi:
Bir gün Süleyman önünde Beni İsrail uleması içinde ilim mübahesesi oldu.
|
|
|
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder