2 Mart 2017 Perşembe

Kuşlar ve Simurg-ı Anka

 
  Şu mahalde idi: Hak te'ala bir nesneyi ki takdir eylemiş ola, kimse bozup men eylemek olmaz.
Cümle alem halkı men edemeye dediler.
Simurg bunu işitince eyitdi: "Kasd etse kimse anı bozmak yok mu?". Haşa dediler.
Ne kadar ki kudret kuvvet Hakkındır diye gördüler.
 Simurg'u o itikaddan döndürmediler. Ol dem Cebrail (a.s.) Süleyman hazretlerine geldi eyitdi:
"Hak te'ala hazretleri sana selam eyler. Buyurur ki eğer bizim takdirimizi inkar etdiyse, Maşrık padişahının bir oğlu oldu ve Mağrib pa- dişahının bir kızı doğdu. Bu ikisini biribirine takdir etdik. Eğer Simurg bu takdiri bozabilirse bozsun" dedi. Süleyman, Simurg'a bunu bildirdi. "Ne edersin, şöyle takdir olunmuş, bozabilir misin?" Simurg "Ale'rras" dedi. Süleyman eyitdi: "Sakın sonra hacil olursun!" dedi. Çare olmadı. Süleyman (a.s.) kuşlardan bu sözün isabetine tanıklık diledi. Bir kişi baş göstermedi. İlla ügü kuşu ileri gelip tanık oldu, kuşları tanık tutdu. Biri karga idi. Süleyman (a.s.) da emin oldu. Simurg ol arada uçup gitdi. Mağribe yetdi. Havada gözetdi, gördü. Mağrib şahının kızı beşikde. Yaz günü tayalar dolayı almışlar. Hemen simurg süzüldü, kızgırıp beşiğin üzerine indi, tayalar dardağan olup kaçdılar. Simurg beşiği kapdı. Havaya çıkardı. Kuh-i Ka.Pda bir ulu ağacın üzerinde yuvasına iletdi. Bu Simurg dişidir. Avret gibi memesi vardır. Başı adem gibi, dili dahi adem gibi söyler. Veli gövdesi kuş. Ol dahi bir mahlukdur. İnşaallahu te'ala hikayet ahirinde beyan ederiz. Pes Simurg kızı emzirdi. Kız büyücek olup Simurg'u anası bilirdi. Gündüzün Süleyman hizmetinde idi. Gece gelirdi, kız ile olurdu. Süleyman'ın divanını ve heybetini ve şevketini söylerdi ve kızı eğlerdi. Ta kim kız büyüdü, büluğa erdi. Bu yanda Maşrık padişahının oğlu büyüdü, atası yerine padişah oldu. Amma av şikarı havasında oldu. Daim işi av oldu. Bir gün yaranına eydür: "Kara'nın [96a] seyrini gördük; derya seyrini dahi görelim deyip gemilere girip der· yalara revane oldular. Varıp bir cezıreye çıkıp anda dahi şikar etdiler. Dönüp gemiye girip giderken Hak te'ala bir yel verdi. Tufan oldu. Gemiler dardağan oldu. Her kişiye başı kayusu olup herbirini bir iklime atdı. Şehzadenin gemisi yedi sekiz gün deniz içinde gider. Halkın aklı başından gitdi. Çün sekizinci gün yel dindi. Halk gözlerini açdılar. Bilmezler nerde giderler. Bir gün ırakdan karalar göründü. Ba'dehu yakın gelince heybetli dağlar gördüler. Evci asumana çıkmış. Yücesine çıkdılar. Karınları acıkmış, şikare gitdiler. Şikar kovarken şehzade bir avın önüne çıkageldi. Ardına düşüp dağ içine gitdi. Yol azdırıp halkdan ayn düşdü. Çağıragördü. Yolu bulamadı. Bir yolu tutup gitdi. Meğer ol yerler Kılh-i Kaf etekleri imiş. Girdikçe dağlar koyuldu. Derin yerlere daldı. Gece ağaça çıkardı, yatardı. Giderek bir ulu dağa erdi. Evci asumana ermiş bir ulu ağaç gördü bir memleketi kaplamış. Üzerinde bir yuva gördü. Bir ulu şehir gibi. İçinde bir sanem gördü. Doğar aya benzer. Ağaçdan aşağı bakar. Çün kızı gördü. Gurbeti unutdu. Kız dahi anı gördü, kendiye benzer. Bir kendiye bakdı, [96b] bir ana bakdı. "Bu bana benzer ya benim anam böyle değildir. Sen kimsin? Bana benzersin" dedi. Hak te'ala kızın dilini oğlana bildirdi. Eyitdi: "Ey canım, bu yalnız yerlerde neylersin?" kız eyitdi: Benim anam var. Kendisi Süleyman hizmetindedir. Gece gelir, benimle · olur." Oğlan eyitdi: "Senin anan peri midir, cazı mıdır; seni bunda yalnız komuş?" Kız eyitdi: "Kanatları var; büyük". Oğlan anladı. "Hiç değildir, 113 bunu kuş kapmışdır!" dedi. Kız eyitdi: ''Seni gördüm, bana benzersin. Gel yukarı" dedi. Oğlan "Nice çıkayım? Anın gibi uçamam" dedi. "Amma anan akşam gelince ben şu ağaç dibinde yatan fil gövdesinin içine gireyim" dedi. Sen ağla .. Eğlenmczem, yalnız, gündüz gidersin, beni yalnız korsun. Bari şu gövdenin birini yukarı getir diyesin. Ol dahi getire. Gündüz seninle olayım, gece gövdeye gireyim, yatayım." Bu tedbiri etdiler. Oğlan gövdeye girdi. Simurg eyitdi: "Kızım ne oldun?" Kız eyitdi: "Sen gündüz gidersin, ben yalnız bunda eğlenemem. Simurg eyitdi: "Ya nice edelim?" Kız eyitdi: Şu aşağıda yatan gövde nice olur? Göreyim, yukarı getir, anınla eğleneyim" dedi. Simurg dahi takdiri kendi eliyle yukarı çıkanp yuvanın bir bucağında kodu. Dahi Simurg Süleyman'ın hikayetini ve saltanatını bir bir söyledi. Oğlan kıssayı işitdi ve kız nice kapıldığını bildi. "Sen Mağrib padişahının kızısın. Taht ucundan seni kapdım" deyip evvel ve ahir hikayet eyledi. Kızın gönlü dahi şad oldu. Var ise Maşrık padişahının oğlu budur dedi. Erte oldu. Simurg gidince oğlan gövdeden çıkdı. Kız: "İşitdin mi kıssayı?" dedi. Oğlan eyitdi: "Elhamdülillah, beni buraya salmağa hikmet bu imiş" dedi. Oğlan dahi nice geldiğini bir bir hikayet eyledi. Kız dahi bildi. Çün akşam oldu. Oğlan gövdeye girdi. Kız Simurg'a kasd ile söyletdirdi. Oğlan işitirdi. Bu hal üzere iken kız hamile oldu. Çün müddeti yetdi. Çün Cebrail (a.s.) Süleyman hazretine geldi. Hikayeti bildirdi. "Hak te'ala hazretlerinin takdiri yerine geldi" dedi, gitdi. Süleyman dahi Simurg'u getirip sordu: "Nice eyledin, Hak te'alanm takdirini bozabildin mi?" dedi. Simurg başvurup kanatlarım yere döşeyip eyitdi: "Elimden geldiği kadar bozdum" dedi. Süleyman eyitdi: "Var imdi o kızı buraya getir.'' Simurg gitdi, sevindi. "Ale'r-ra's" dedi. Süleyman hazreti Simurg'a ulu kuşlardan bile koşdu. Simurg uçup kuşlarla girdi. Süleyman (a.s.) mahlukatı cem' eyleyip bir alt divan eyledi. "Aceb bugün Süleyman (a.s.) hazretlerine ne haİ oldu ki bu mahlukatı cem' eyledi?" dediler. Bir ictima oldu ki ol kadar olmuş değildir. Bu yanda kuşlar gelip erdiler. Simurg'un kanadı ününü işitdi. "Aceb bu vakit gelmekden muradı ne ki?" deyip tiz oğlanı gövdeye kodu. Simurg ve kuşlar geldiler. Kız durup "Ey ana, bu vakit geldiğin yokdu!" dedi. Simurg eyitdi: "Süleyman istedi, gel varalım. Onun divanını temaşa eyle. Anda sana benzer çokdur". Kız eyitdi: "Beni nice alıp gidebilirsin?" dedi. Simurg eyitdi: "Üzerime bin". Kız eyitdi: "Ya bu nice denizleri geçersin; gerekdir benim gözüm kararır, düşerim!". Simurg eyitdi: "Ya nice edelim? Bugün varmak gerekdir". Kız eyitdi: "Ben şu gövdeye girip yatayım. Deryayı görüp gözüm kararmasın, ilet." Simurg pençe vurup kız gövdeye girip oğlan ile koçuşup yardılar. Ol mahalde kız bir oğlan doğurdu. Kuşlar ile havaya kalk- 114 dılar. Simurg gelip gövdeyi Süleyman hazretinin divanına erdiler, gördüler. Divan kurulmuş, mahlukat cem' olmuş. Simurg dahi gövdeyi Süleyman hazretinin önüne kodu. Süleyman (a.s.) buyurdu: "Aç imdi görelim" dedi. Çün açdılar. Oğlan ve kız ve tıfıl üçü bile çıkdılar. Süleyman eyitdi: "Ey sübhanallah! Tanrının takdirini böyle mi bozdun?" dedi. Simurg bunu gördü hacil oldu, korkdu. Süleyman eyitdi: "Hani buna tanık olan ol ügü kuşu?". Ziyade havfınden kör oldu. Viranelere gizlendi. Simurg dahi şaşdığından nice eyleyeceğini bilmedi. Uçdu; Kı'ih-i Kafda mekan tutdu ve dahi gündüzün taşra çıksa kargalar başına üşerler, serzeniş ederler. Dahi Simurg'un yüzü kalmadı. Süleyman'ın hizmetine gelmeğe iktidarı kalmadı. Hak te'ala'nın takdirini bozarım diye inkar edenin hali böyle olur. Vahdaniyetini inkar edenin halini anmak dahi dile gelmeğe yaramaz. Hak te'ala her işe kadirdir. ((Ve hüve ala külli şeyi'n kadir )). Cümle alemi yokdan var eden Allah birdir; andan gayri Tanrı yokdur. Eğer sorarlarsa Hak te'ala her ne ki yarardı çift yarardı. Eğer canlı eğer camid, eğer zaman eğer mekan. Zira vahdaniyet ana yaraşır. Zatı kadimdir, vahiddir. Arş'ı Kürs'ü ile, Uçmak'ı Tamu ile, gökleri yerler ile, Şems'i Kamer ile, berri bahr ile, sağlığı sayrılık ile, hayatı memat ile, erkeği dişi ile. Hiç bir nesne yokdur ki tek ola. Ya bu Simurg dişidir. Erkeği ne ol· du? Cevap budur ki hikayetlerde gelir: Hak te'ala on sekiz bin alemi yarardı; nice mahlukat ile doldurdu. Kiminde ferişteler, kiminde türlü türlü mahlukat ile doldurdu. Ol alemlerin biri bu Simurg alemidir ki erkeği ile ittifak etdiler, uçalar. Bu alemden gayri alem var mı göre. Uça uça alemin serhaddine geldiler. Kad etdiler kim bir aleme daha erişeler. Dahi havaya ağdılar. Deryalar geçtiler. Erkeği doyamadı, nazik olurmuş. Bazıları öldü derler ve bazıları döndü gitdi, derler. Amma dönüp gitse dişi bile giderdi. Öldüğü sahihdir. Bu Simurg geri dönmeğe takat getirmeyip bin zor ile gelip bu Rub'-ı Meskun alemine düşüp Kuh-i Kaf'da karar erdi. Bu dahi bir mahlukdur. Ne feriştedir ve ne ademdir. Avret gibi memesi vardır. Başı adem gibi, dili dahi adem gibi söyler. Veli gövdesi kuş ve "bir" olmağa sebep budur.***

***On beşinci Bab
Kuşlar ve Simurg-ı Anka hikayetin bildirir
Rivayet ederler, hava yüzünde kuşlar var; muallakda uçup tesbih eder, anda yemlenirler.
Hiç yeryüzüne inmezler. Yumurta çıkarıp yavrularlar.
Kıyamete değin anda dururlar. Eydürler:
Anların gıdaları tesbihdir. "E velem yerev ite>t-tayri fevkahüm sdffattin.
Hak te'ala hazretleri arda halk etmişdir. Tesbih ederler.
Anlara kıyamete dek ölüm yokdur dediler. Dahi Simurg-ı Anka kuşların padişahıdır.
Kuh-i Kaf'da mekan tutmuşdur. Süleyman peygamber (a.s.) zamanında Süleyman'ın hizmetinde olurlardı.
Süleyman ana yedi yüz saf (bin yedi yüz saf) kuş ısmarlamış idi:
Bir gün Süleyman önünde Beni İsrail uleması içinde ilim mübahesesi oldu.


YAZICIOGLU AHMED BİCAN K.S. DÜRR-İ MEKNUN SAKLI İNCİLER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder