Süleyman peygamberin (a.s.) tahtım -ve saltanatını beyan eyler
Pes acaibden biri Süleyman hazretinin tahtı ve hükmüdür kim cümle
eşyaya hükmeyledi. Hak te'ala hazretleri Süleyman peygambere bir saltanat
i'ta kılmıştır kim hiç kimseye verilmedi. Hak te'ala hazretinin emriyle
Cebrail (a.s.) ana uçmakdan ha.tem getirmişdir. Çün hatem Sükyman'a
değdi, cümle alem halkı insan ve hayvan ve cinni ve dev ve peri hatta
yel, vuhuş ve tuyur ve mar (yılan) ve mur (karınca) ana musahhar oldu.
Cümlesinin dediğini bilirdi ve halka bildirirdi. Bazıları eydür: Kaçan,
Adem aleyhisselam Uçmak'dan çıktı. Beş nesneyi bile çıkardı: Biri asa, biri
hatem, biri incir yaprağı, biri ayva (elinde tutup götürdü), biri dahi ağlamak.
Pes asa Musa'ya (a.s.) değdi; ha.tem Süleyman'a (a.s.) değdi, incir
yaprağını geyik yedi, göbeği misk oldu. A.-yva, bahçelerde Uçmak'dan teberrük
olup Uçmak kokusunun eseri anda kaldı. Ağlamak etfale değdi. Ol
vakitden beri dünyaya gelen ağlamak ile gelir, ağlamak ile gider. Amma
mü'minler ağlamak ile gelir, gülmek ile gider. Zira dünya ınü'minlerin
zindanıdır, kafirlerin cennetidir. Nitekim Resulullah hazretinden menkul
82 hadisdir: "ed-Dünya sicnü'l-mii'mini ve cennetü'l-kafiri". Buna ınünasib
bir hikayet eydürler: Bir gün Bağdat şehrinde İmam Ebu Hanife rahmetullahı
aleyh giderken bir çıplak kafir arkasında palas, soğukdan titrer.
Eydür: Ya İmam! Sana bir sualim var. Bana cevab eyit. İmam: Nedir su-.
alin dedi. Kafir eyitdi: Sizin peygamberiniz Hazret·i Muhammed Mustafa
(s.a.) demiş ki dünya mü'minlerin zindanıdır, kafirlerin cennetidir. Sen
bu cübbe (kaftan) ve destarla (sarık), fahir donlarla sana dünya neden
zindan olur; bana bu zilletle neden cennet oldu? dedi. İmam eyitdi:
Ey kafir! Eğer sen cehenııemin oddan dağlarını, irinden akar derelerini
derin kuyularını ve oddan tabutlarını ve akreplerini ve yılanlarını ve ağlat
ve enkal ve selasin ve heybetli zebanilerini ve azablarmı göreydin ana
nisbet bu devlet sana ve bu dünya cennetdir. Amma aceb bu ki anı görünce
buna kail olursun, "Yarabbi, geri dünyaya gönder, salih amel edelim"
dersin. "et-Yevme nahtimu (ala eftdhihim':fJ hitabı gelince bu zilleti dahi
bulamazsın. Eğer sen cenneti göreydin, ol bağçelerin ve köşkJerin ve hurilerin
ve gılmanlann ve vildanların ve enhann ve eşcarın, hususa Hak
te'ala celle ve ala hazretinin didarını göreydin ana nisbet bu tefahür, bana
ve sair mü'minlere zindandır. Var kafir aklını başına devşir dedi. İmam-ı
Azam'a Hak te'ala rahmetler eylesin.
Pes sözümüz Süleyman'da idi. Kaçan, hatem Süleyman hazretine erdi.
Ol hateın dört köşeli (bucaklı) idi. Bir bucağında ((lailahe illallah Muhammeden
resulullah)
yazılmışdı ve bir bucağında "külli şey1in hdlikün illa
vechehü lehü1l-hükmü ve ileyhi türceun" ve bir bucağında·« lehü)l-mülkü
ve lehü'l-kibriydi ve,l-,izzeti ve's-sultanü" yazılmışdı ve bir bucağında
'fetebarekallahü ahsenü1l-halikın:ır,s yazılmışdı. Kaçan, ha.tem Süleyman'a
değdi, uçdu Arş'ın bir köşesine kondu. Hak te'ala eyitdi: ''Ey hatem
·İ izzet ne için böyle eyledin?" Hatem eyitdi: "Beni ol senin ahdini sıyan
Adem'in nesline verdin." Hak te'ala eyitdi: "Ey hatem·İ izzet! Eğer
ahdimi Adem sıdı ise bu kez seni bir kişiye verdim ki ol benim ahdimi
unutmaya" dedi. Pes Hak te'ala Süleyman'ı davete veripdi. Cebrail (a.s.)
yevm-i aşurede ha.temi Süleyman'a değdirdi. Dahi «Bismillahirrahmanir·
rahim11. indirdi. Ademiler, cinniler, vuhuş ve tuyur, cümle eşya Süleyman'ın
emrine mahkum oldu. Kıssası anın büyükdür. Nice işler ve hikmetler
ve acaibler işledi. Nice serkeşleri zebun edip muti' eyledi ve Calut ile
cenk eyledi. Kardeşi Uryiya'yı kahretdi. Cümlesini zikredersek söz uzar.
Tahtını yel havaya götürdü. Bir günde bir aylık yol giderdi. Bazıları ala aylık
yol giderdi derler. Bir gün Süleyman (a.s.) Mekke'ye geldi. Gördü
Mekke içinde putlar var; eyitdi: "Bu ahir zaman peygamberinin ( s.a.) hicret
edecek yeridir dedi. İçinde girmedi, geçdi gitdi. Mekke, anı görüp ağladı.
Hak te'ala eyitdi: "Ya Kabe ne için ağlarsın?" Kabe eyitdi: 'Yarabbi,
nice ağlamayanı ki? Senin peygamberin benim üzerinden geçdi gitti. Ge-
lip beni ziyaret kılıp namaz kılmadı". Hak te'ala hazretleri eyitdi:
"Ya K-ı'be! ağlama ki ahir zaman peygamberi (a.s.) ve ahir zamanda nice
yüzler sana yüz süre. Habibim Muhammed'i sende vücuda getirem. Seni
ziyaret etmeyi ümmetine farz edem. Seni putlardan arıtam." Andan, Sü-
, leyman, tamam padişahlığı kemalinden irgördü. Cümle eşyanın emrine
muti' ve ınünkat oldu. Nice asi devleri tutup kumkumaya koyup ummana
saldı. Beytü'l-Mukaddes'i yapdı. Nice ki yukarı babda beyan eyledik.
Dahi acaibden biri anın tahtı idi. Süleyman bir gün buyurdu: Bir geyn
yazıda bir döşek dokuyalar. Altından ve gümüşden, zerbaft Hitayi ve Rumi
enva-ı eşkal ile bağlayalar. Pes öyle erdiler. Bir sahn etdiler ki bakanın
gözleri hıra olur (kamaşır demek). Uzunu üç mil idi. Ve bu döşek üzerinde
bir kürsü düzdüler, enva·ı cevahirle müzeyyen. Sağ yanında iki bin
kürsü, sol yanında gine öyle; acı abanozdan 'ar'ardan. Sandaliler kızıl altından
ve gümüşden. Beni İsrail'in uleması otururlar idi. Süleyman pey·
gamberin kürsüsü dört arşın yüce idi. Bu döşek üzerinde yetmiş mihrab
var idi. Ber birinde bir veli otururdu. Altından ve gümüşden. Oniki müderrisi
var idi. Tevrat'dan Zebur'dan ders okurlardı. Dükelinin
avazını yel Sükyman'a degürürdü.Dört tarafdan yel esip eğil eğil kaldırırdı.
Bir nesneye zarar etmezdi. Her günde bir aylık yol giderdi. Ol tahtın
üzerinde sırçadan bir ev(oda) düzmüşlerdi. Kendi tahtı dtirr u cevherden
idi. 01 tahtm dört yanında dört ağaç vardı; ikisi altından ikisi gümüşden.
Üzerlerinde iki tavus etmişlerdi, yakutdan. Her yönünden misk ve anber
saçılırdı. İki kerkes (akbaba) etmişlerdi; kanat kanada vurup ağaç üzerinde
gölge ederler idi. Tahtın üzerinde iki arslan etmişlerdi, gözleri cevherden,
burnu la'lden, başları zebercetden, tadan zümrüdden. Merdiveni var
idi; la'lden ve yakutdan ve zümrüdden. Her gah ki Süleyman _hazreti tahta
ağardı, ayağını merdivene bassa ol taht titrerdi. 01 arslanlar ayağa durup
pençelerini açıp kuyruklarını yere vurup inrerlerdi. Tahtın her ayağında
bir arslan var idi. Birbirine gevher sunardı. Bir arslan bir ejderhaya binmişdi.
Üzerinde tavuslar, kerkesler etmişdi. Taht döndükçe kalkar, kanat
kanada vurur kızgırırlardı. Süleyman hazreti her gah ol kürsüye binse ol
güneş yüzlü mahbublar Süleyman hazretinin karşısına durup inciler ve
cevher saçarlardı. Ne denli adem olursa kafasında bir dev ayağına
dunırdu. Her devin ardınca bir yırtıcı canavar pençesini açıp dunırdu.
Hava yüzünde kuşlar kanat kanada vurup gölge ederlerdi. Ol tahun adı
Kevkebü'I-Cenne idi. Ol heybetinden kimse gelip Süleyman hazretinin
divanında yalan dava etmeğe zehresi yok idi. Kim nazar kılsa aklı giderdi.
Gayet hadidü'n-nazar (katı bakar) idi. Süleyman hazretinin üzerinde harirden
çadır kurulup dururdu. Anın üzerinde altın rahle ile iki güvercin
konuyuşlardı. Önüne rahle ile Zebur getirirlerdi. Süleyman hazreti okurdu.
Okudukça, kağıdı açarlardı. Asaf bin Berhiya ki vezirleri idi. Süleyman 'ın
kşkerini Süleyman'a bildirirlerdi; on dokuz kerre yüz bin (on dokuz kerre
yüz bin kerre yüz bin) . Sahib-i alem ve sahib-i divan pehlivan anın defterlerinde
idi. Herbiri on iki bin ( on kerre yüz bin) kerre melikü'l-emir
olup hükmederdi. Ve devleri Tamıryad'a ısmırlamış idi. Kimi adem_sılretli,
kaplan siretli, kaplan gözlü; kimi öküz başlı, yılan şekilli, kimi ejderha
başlı, doğan pençeli, kimi maymun yüzlü, kimi eşek ayaklı, arslan suretli,
fil gövdeli, dört ayaklı, başı yağrmında, ağzından odlar saçılır; kimi fil kulaklı,
fil dişli, hortumlu, yüzlerine bakanın ödü sıdar. Bu asıl heybetli kimseler,
Süleyman hazretinin emriyle mahkum idiler. Kimsenin zehresi
yokdu; bir lahza Süleyman'ın emrinden dışarı olalar. Bunların gıdaları
ıssı yeldir ve kaynar sular. On bin kerre yüz bin suret·i zişt şekli ve suret-
i kabih. Ednası bin batman gürz { çomak) salar. Kasd eyleseler bir dağı
yerinden koparırlar idi. Bunların beylerbeyi Tamıryad idi. Cümlesi anın
hükmünde idi. Kuşların beylerbeyi Simurg-ı Anka idi. Ve kerkes ve yırtıcılara
arslanı padişah etmişdi. Yılanlara ve baki muzilcre ejderhayı padişah
etmişdi. Ademlere ve cinlere Asaf bin Berhiya hükmederdi. Anın hizmetinde
olurlardı. Bu saltanat ile ol dahi ecelden aman bulmadı. Altmış yaşında
dünyadan ahirete gitdi. Kimse anların kabr-i şeriflerini bilmez. Kimi
Kulzüm 'de kimi Muhit' de bir cezırededir derler. Bazı hikayetlerde yalan
gerçek nice kimseler vakı'aya uğrayıp serencamlarla anın denmesinden haber
verirler. Muhit cezirelerinde taht üzre diri gibi yatar derler ( didiler).
Kimse üzerine varamaz. Tılsımlar bağlamışlardır diye rivayet ederler. Amma
sıhhatini AJlah bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder