23 Temmuz 2019 Salı

İRAN-ABD İLİŞKİLERİ


ABD NİN İRAN İLE ALIP VEREMEDİĞİ NE TAMAM PETROL ARZIN KONTROLU VE İSRAİL İN GÜVENLİĞİ AMA DAHASIDA VAR..İRANI FABRİKA AYARLARINA DÖNDÜRMEK İSTİYOR.

ABD’nin Suudi Arabistan-İran İşbirliğine Dayalı Körfez’de Güvenlik Politikası:... 1. Giriş Bugün Körfez ülkeleri dünyada kanıtlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık olarak % 47’sine (798,2 milyar varil), doğal gaz rezervlerinin % 42. 5’ine (79.3 Trilyon m3 ) sahiptir.1 Bunun yanı sıra Körfez’in önemli stratejik konumu onu, 17. yüzyılın başlarında Batılı devletlerin güç mücadelesi yaşadığı bölgelerden biri haline getirmiştir. Bu güç mücadelesinden galip ayrılan Birleşik Krallık, İkinci Dünya Savaşı sonrası Arap ülkelerinde yükselen milliyetçi akımların etkisi ile Ortadoğu’nun genelinde güç kaybetmeye başladı. 1956 yılında Mısır ile yaşanan Süveyş Krizi ve 1965’ten itibaren İngiltere ekonomisinin çalkantılı bir döneme girmesi, Ortadoğu genelinde İngilizlerin tutunmasını zorlaştırdı. Diğer taraftan Körfez’e kıyısı olan Irak’ta 1968 yılında Baas partisinin iktidara gelerek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile iyi ilişkilere sahip olması, Umman ve Yemen’de ilerleyen süreçte komünist grup ve akımların ortaya çıkışı SSCB tehdidinin Körfez bölgesinden uzak olmadığının göstergesiydi. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri (ABD) savaş öncesine göre Ortadoğu’ya yönelik daha aktiv bir politika izlese de sırf Körfez bölgesindeki çıkarlarını korumak için herhangi bir strateji uygulamamıştır. Fakat Richard Nixon’un 1969 yılında başkanlık görevine gelmesiyle Amerikan yönetimi Körfez güvenliğine büyük önem vermeye başladı. İki kutuplu dünya sisteminin hâkim olduğu bu dönemde SSCB, Körfez’de Batı etkisini yok etmek ve bölgeyi kendi etkisi altına alma yönündeki çabalarına Amerikan yönetimi “Çifte Sütun” politikasını devreye sokarak yanıt vermiştir. Körfez’de Amerikan çıkarlarını güvence altına almak amacıyla Başkan Nixon “Çifte Sütun” politikası çerçevesinde hem İran’a hem de Suudi Arabistan’a silah satışı yaparak, olası bölgesel tehdit ve sorunların çözümü için ABD müdahalesi olmadan bu iki ülkenin harekete geçmesini ve bölgenin güvenliğini sağlamasını amaçlamıştır. Zira Nixon’un selefi Başkan Johnson döneminde uygulanan yanlış dış politika sonucu ABD, Vietnam bataklığına saplanarak ağır bir bedel ödemiş ve bu yanlışı düzletmek hiç de kolay olmamıştı. Başkan Nixon’un adı ile bilinen Nixon Doktrininin Körfez ayağı “Çifte Sütun” politikasının başlıca hedefi, bölgede SSCB ve komünizm genişlemesini engellemekti.

“Çifte Sütun” politikası İran ve Suudi Arabistan üzerine kurulu bir politika olmasına rağmen, ABD yönetimi daha kalabalık nüfusa sahip ve Körfez’in en güçlü devleti olmayı hedefleyen İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’ye öncelik vererek bir nevi bu ikili arasında da kısmi bir tercih yapmıştır. Dolayısı ile İran bu politikanın güçlü halkası iken, Suudi Arabistan zayıf halkasını oluşturmaktaydı. Başkan Nixon döneminde başlatılan “Çifte Sütun” politikası ABD Başkanları Ford ve Carter tarafından devam ettirilse de İran İslam Devrimi ile bu politika son bulmuş oldu.



Avrupalı devletler arasında Körfez’deki güç mücadelesinden galip çıkan İngiltere, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bölgedeki nüfuzunu kaybetmeye başlamıştır. 1960’ların ortalarından itibaren İngiltere ekonomisinde bir kriz döneminin yaşanması İngiliz hükûmetinin Körfez’i terk etmesinde en önemli faktör olmuştur. İngilizlerin bölgeyi terk etmeye başladığı bir zamanda ABD’de Başkan seçilen Nixon, selefi Johnson’dan farklı olarak dış politikada Körfez’e büyük önem verdi. İngilizlerin Körfez’den çekilmesi ile yaranacak güç boşluğunu SSCB’nin değil de ABD’nin bölgedeki müttefiklerinin doldurması gerektiğini planlayan Başkan Nixon, bölgeye yönelik yeni politika uygulamaya koydu. Nixon Doktrini diye tarihe geçen dış politikada uygulanan yeni strateji Körfez’de kendisini “Çifte Sütun” adı ile ortaya koymuş oldu. Sovyet Komünizmi tehdidine karşı Körfez’de uygulanan bu yeni politika bölgenin iki önemli ülkesi olan İran ve Suudi Arabistan’a dayalı bir politika olsa da ABD yönetimi İran’a daha çok önem vermekteydi. Her şeyden önce İran’ın nüfus bakımından Suudi Arabistan’dan çok daha ileride olması, Vietnam savaşında ABD’ye yardımda bulunması ve en önemlisi de İsrail ile iyi geçinmesi İran’a verilen önceliğin arakasında duran başlıca nedenlerdi. “Çifte Sütun” politikası ABD’nin kendi çıkarlarını korumak adına sırf Körfez’e yönelik uygulamış olduğu ilk politikadır. Bu politika Nixon döneminde uygulamaya konularak Ford ve Carter tarafından da devam ettirildi. İran, “Çifte Sütun” politikası gereğince ister Yemen, isterse de Umman olsun Körfez güvenliğine yönelik tehditleri yok etmek adına askeri güç kullanmaktan çekinmemiştir. Suudi Arabistan ise bu politikanın zayıf halkasını oluşturmaktaydı ve bazen ABD yönetimi ile politikalarında farklılıkların olduğunu görüyoruz. ABD yönetiminin bölgeye yönelik bu güvenlik politikasını uygulamasıyla silah satışında büyük gelir elde ettiği de göz ardı edilmemelidir. İran uzun süre ABD’nin Ortadoğu’da en fazla silah sattığı ülke olmuştur. Bu politika sayesinde İran, Körfez’de başlıca rakip olarak gördüğü Irak’a karşı üstünlük sağlarken, Suudi Arabistan da komşu devletlerden kaynaklanan tehditlere karşı kendini daha çok güvende hissetmiştir. Üç Amerikan Başkanı döneminde uygulanan “Çifte Sütun” politikası İran İslam Devrimi ile sona erdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder